19 Nisan 2016 Salı

Yok-oluş

Yazmak dışında hiçbir şey yoktu yanımda. Cansızdım. Yazmak bile istemiyordum. Çıkardım bir tek sigaramdan, koydum ağzıma. Kibriti ateşlerken öyle bir baktı ki suratıma, cehennem ateşinin ıstırabı yanında palyaço kalır. Çektim bir fırt, düşüncelerimi durdurmaya çalıştım. Hayatla ilgili olanları. Ardından bakınca tek bir düşünce bile kalmamıştı. Tüm düşüncelerim hayatla ilgiliydi, hayat savaşıyla. Herkesin ki böyledir diye düşündüm. Dönüp kendime bakacak mecalim yoktu, kendim dışındakileri düşünmekten. Sanki onlar için yaşıyordum. Başkalarının dert çobanıydım sadece. Şarabımdan bir yudum aldım, sövmeye başladım, kendim dahil her şeye. Kendimin tanrısıydım o an. Boştum o zaman ben. Kendime bile çıkarım yoktu. Söndürdüm sigaramı şarabımın sulu ateşinde, bırak kendini yaşam okyanusuna dedim. Nedir senin derdin? Yok etmek istiyordum yaşamımı ama bununla kalmak değil de kendimle birlikte götürecek canlar arayışı içindeydim kendimce. İnsanların otuz yaşında başladığı gerilemeye ben yirmi yaşında başlamıştım. Dişlerimde sayılamayacak kadar çürükler, vücudumda kaldıramayacak kadar ağrılarım vardı. Doktora gitmek istemiyordum. Nasıl geldiysem öyle gideyim mantığında boğulan bir insandım. Gözlerimdeki alevlerin sigaramı yeniden ateşlediğini görünce ayaklandım uzandığım yataktan. Paketimden bir sigara daha çıkarıp yanan izmaritimle ateşledim sigaramı. Her kim anlatıyorsa anlatsın, yok oluşu anlatıyordur diye düşündüm içimden. Var oluşu anlatamazdı çünkü yok olan bir varlık…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder