Yazmak dışında hiçbir şey yoktu yanımda. Cansızdım. Yazmak
bile istemiyordum. Çıkardım bir tek sigaramdan, koydum ağzıma. Kibriti
ateşlerken öyle bir baktı ki suratıma, cehennem ateşinin ıstırabı yanında
palyaço kalır. Çektim bir fırt, düşüncelerimi durdurmaya çalıştım. Hayatla
ilgili olanları. Ardından bakınca tek bir düşünce bile kalmamıştı. Tüm
düşüncelerim hayatla ilgiliydi, hayat savaşıyla. Herkesin ki böyledir diye
düşündüm. Dönüp kendime bakacak mecalim yoktu, kendim dışındakileri
düşünmekten. Sanki onlar için yaşıyordum. Başkalarının dert çobanıydım sadece.
Şarabımdan bir yudum aldım, sövmeye başladım, kendim dahil her şeye. Kendimin
tanrısıydım o an. Boştum o zaman ben. Kendime bile çıkarım yoktu. Söndürdüm
sigaramı şarabımın sulu ateşinde, bırak kendini yaşam okyanusuna dedim. Nedir
senin derdin? Yok etmek istiyordum yaşamımı ama bununla kalmak değil de
kendimle birlikte götürecek canlar arayışı içindeydim kendimce. İnsanların otuz
yaşında başladığı gerilemeye ben yirmi yaşında başlamıştım. Dişlerimde
sayılamayacak kadar çürükler, vücudumda kaldıramayacak kadar ağrılarım vardı.
Doktora gitmek istemiyordum. Nasıl geldiysem öyle gideyim mantığında boğulan bir
insandım. Gözlerimdeki alevlerin sigaramı yeniden ateşlediğini görünce
ayaklandım uzandığım yataktan. Paketimden bir sigara daha çıkarıp yanan
izmaritimle ateşledim sigaramı. Her kim anlatıyorsa anlatsın, yok oluşu
anlatıyordur diye düşündüm içimden. Var oluşu anlatamazdı çünkü yok olan bir varlık…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder