13 Nisan 2016 Çarşamba

Gölge'den Kaçış

    Işığın karanlığında boğuluyordum. Her yeri aydınlatan ışık bir tek beni aydınlatmıyordu sanki. Düşündükçe kararıyor, aydınlığı gördükçe çekiliyordum karanlığa, karanlığıma. Her yeri görürken bir tek kendimi göremiyordum. Tüm insanlığı aydınlığa ulaştıracak güce sahip gibiyken, bir tek bana yetmiyordu bu güç. Karanlığımı yaratan engelleri yok etmeye çalışsam da her seferinde daha da büyüyüp kafama düşüyordu, altında eziliyordum, sadece bir gölge oluyordum artık. İşin başından beri bir gölge olduğumu kabul etmek istemiyordum açıkçası. Başka bir hayatın figüranı olmayı kendime yediremiyordum belki de. Birileri yaşasın diye yaşıyor olma hissi, başkaları yükselsin diye alçalma hissi… Hayatın diğer isimlerinden biri, haksızlığı sunma biçimiydi sanırım. Durdurulamaz olan bu hayatın sunumlarıyla boğulmuştum. İstemeden dünyaya gelmek ve istemeden ölmek gibi, bu iki isteksizlik arasında süregelen binlerce istemsizliklerden sadece bir tanesiydi bu söylediğim isim.

    Kaçmak istiyordum sadece. Kaçtığım şeyin ne olduğu önemli değildi bu noktada. Çünkü kaçılacak bir şeyin var olduğunu düşünme hissi kaçırıyordu aslında beni. Gittiğim yerden kaçmaya çalışıyordum. Olacağım şeyden kaçmaya çalışıyordum. Üstüne koştuğum şeyden kaçıyordum açıkçası. Bir arının öleceğini bile bile, tehdit altında hissettiği an karşısındakine zarar verme isteği gibiydi, ama bende olmayan tek şey zarar verme hissiyatında olmayışımdı (Kendimden başkasına en azından). Hayatın verdiği sorumluluğa doğru kaçıyordum. Ölüme doğru bir kaçıştı bendeki. Somut bir ölüm olmasa da, kişiliğimin ölümüne doğru bir kaçış, bir direniş göstergesi. Karanlığıma doğru kaçıyordum. Aydınlığını hiçbir zaman yaşayamadığım karanlığıma. Başkasının gölgesinde yuvarlanıştı benim kaçışım. Ne kadar kaçarsam kaçayım sonunun aydınlığa çıkamayacağı bir kaçış. Arkama duvarlar çekiyordum en azından tuğlalardan, ki böylece arkamdan kimsenin bu yola girmeyeceği hissi rahatlatsın diye içimi. Ördüğüm tuğlalar kadar duvarlar yıkıyordum kaçarken, diğer koşanlarında bu karanlıktan çıkmak için binlerce duvarı yıkacağının farkındalığıyla. Son duvarı yıkıp sonsuz karanlığın içinde olduğumu anladığımda, ölmüş ve bir karanlığın daha içine girmiş olacağımın farkına varamadan…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder