13 Nisan 2016 Çarşamba

Sigara

Mecburiyetten bırakılmış sigaralar, böyle daha mutlu olduğuna içten içe kendini inandırmacalar… Yokluktaydım, yokluğun boşluğundaydım. Yalanlarda boğulmuş ve bu yalanlardan kurtulmak için daha çok yalana batmış, hayatın yalanını yalanla yaşamaya başlamıştım. Yalan söylemek zekâ işiydi gerçi, olmayan bir şeye inandırman, üstelik buna senin de inanman gerekirdi. İnanmadığın bir yalanı sürdüremezdin. Bundan sonra yapılacakların ne olacağını bilmediğim için, hiçbir şey yapmamaya başlamıştım. Artık yalanların akışına bırakmıştım hayatımı. Zaten bir kere yalan söyledin mi, o yalanı sürdürmek için bin beş yüz tane yalanın ardını arkasını kesemiyordun. Dünyanın en güzel çiçeğine konmuş bir arı gibiydim ama çiçekten tek bir polen alacak gücüm kalmamış gibiydi. Bunu başarsam bile bir yuvaya mensup değilmişim gibi hissediyordum. Bir yuvam olduğunu varsaysam bile oraya gidecek mecal yoktu bende. Ben yoktum sanki. Bir gün mutlu olacağım bir şey olsa ardından yirmi tane olumsuz şey ortaya çıkıyordu. Bunlar gerçekten oluyor muydu yoksa sadece benim kafamda ürettiklerim miydi çözemeyecek haldeydim. Olumsuzluklarımı kendim yaratıp dururdum. Olumlu bir şeyin en olumsuz tarafını gün yüzüne çıkarmadan rahat etmezdi içim. Nasıl bir paradoksa kapıldığımı çözemiyordum sadece. Benim için engellenemez tek şeydi belki de bu. İnsan olarak sadece bir gün yaşasak kelebekler gibi, gezinsek sadece oradan oraya… İntihar sağlardı belki bu söylediğimi de, var mıydı ben de o cüret, o cesaret. İntihar cesaret gerektiren aciz bir davranıştı benim için ama bir anda olmasa da, bir sigara yakardım kısaltırdım ömrümü ya da içerdim bir duble kısaltırdım ömrümü, sarardım bir cigara kısaltırdım ömrümü… 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder