17 Aralık 2015 Perşembe

Yaşama Tutunamayan Figüran

    İnsan taşı sevmeli. Çünkü taş, sevginin kıymetini bilir ve canlanır. İnsan sigara külünden harfler çizmeli gökyüzüne. Çünkü gökyüzü aldırış etmez buna, en fazla yaratıcılığınızın önüne bir demlik koyar. Bir ruh, bir ruha bağlanmamalı. Çünkü kördüğümün cilvesi çok acı verici. Paçanızdan yakalanmanın fotoğrafını çektirirsiniz. Sevgi, hücreye konan mahkumun gardiyana seslenişi… Ve kayıtsızlık şarkısını söyler gardiyanlar; tıpkı bir kadın gibi. Büyük aşkların büyük dramaları sahnede çekilmez. Sahne arkasındadır gizem. Sahne arkasındaki tılsıma, anlamsız bir alkış çeker izleyiciler oysaki. Çünkü bilmezler; sahne arkasındaki dekorun ve konuşma metninin gizini. Alkış furyasında boğulur yitik bir oyunun sahnedeki silüeti. Yalnızlıktan yakınanlarınız olacaktır aranızda. Bilin ki onlar, yalnız değildir. Çünkü yalnızlıktan yakınanlar, yalnızlığı taşır yanında. Somut bir beden soyut bir yalnızlık hayaliyle sürekli konuşma halindedir. Kayıp neslin dağdaki ataları bunu çok iyi bilirler. Bir Kızılderili neden konuşmaz ki… Cevap, izi sürülmüş toprakların bin yıllık kokusunda. Geçmişin yatak örtüsü geleceği boğuyor.  Merdiven boşluğunda geçmişin külleri ve bir kapıcı dairesi çok yakın ona. Çıktığım kürsülerin faturasını elimde tutuyorum şimdi. Geleceğim karantinaya alınmış ve haciz boynumdan nefesi üflüyor. Kaos kliniğinde münakaşa olmaz. Bizim bir kaosa bir de kliniğe ihtiyacımız var. Muhataplarımın anatomisini inceliyorum masada… İki organ arası derin vakalar. İki göz arasından kaçırılan tuhaf ayrıntılar ve iki bacak arasında ip dokuyan fahişeler. Raporumu yazıyorum ve fark ediyorum ki, düğüm atılmaya gelmişiz bu dünyaya. Anestezi edilmiş bir ruh, bu dünyayı mahveder ama tokluk ameliyat masasında kusmaya neden olur. Beynimde gastrit var ama kusamıyorum. Midem açlık için bastırıyor. Yaşam ile ölüm arasında kalın bir boru var. Ölülerin eli değmedikçe patlamayacak cinsten. Ata binip bir şarkının ritmik coşkusuyla havalanmak, toprağa girmenin gizli antlaşması. Gök ve yer arasında mala vurmuş bağımlıların ses yalıtımı var. Duvarın ardına itmiş kaderlerimizin ortak kümesi ve hiçbiri birbiriyle kesişmeyecek cinsten. Bir şiir patlasak yıkılır duvarlar. Sahi gerçekten böyle mi? Yoksa avuntu tezgahında ki çürük elma mı bu.  Mevsimler haftalara sığmıyor ve ayların bacakları bitap halde, tutamıyor bacaklar kelimelerin ağırlığını. Bir saç teli düşüyor gözümün önüne ve bana çok yabancı. Yabancılaşma çözülemeyecek en zor matematik denklemi. Evet anlamı sözlükte var ama bir bilinmeyenli denklemin içinde saklı çözüm. Her çözüm bir bilinmeyene doğru yol alıyor. Her cevap yeni soruları doğurdukça sussak mı acaba? Susmanın sesi çok gürültülü. Sessizlik en ağır dozajlı ilaç. Yan etkisi olmayan, doğrudan etkili…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder