İnsan taşı
sevmeli. Çünkü taş, sevginin kıymetini bilir ve canlanır. İnsan sigara külünden
harfler çizmeli gökyüzüne. Çünkü gökyüzü aldırış etmez buna, en fazla
yaratıcılığınızın önüne bir demlik koyar. Bir ruh, bir ruha bağlanmamalı. Çünkü
kördüğümün cilvesi çok acı verici. Paçanızdan yakalanmanın fotoğrafını
çektirirsiniz. Sevgi, hücreye konan mahkumun gardiyana seslenişi… Ve
kayıtsızlık şarkısını söyler gardiyanlar; tıpkı bir kadın gibi. Büyük aşkların
büyük dramaları sahnede çekilmez. Sahne arkasındadır gizem. Sahne arkasındaki
tılsıma, anlamsız bir alkış çeker izleyiciler oysaki. Çünkü bilmezler; sahne
arkasındaki dekorun ve konuşma metninin gizini. Alkış furyasında boğulur yitik
bir oyunun sahnedeki silüeti. Yalnızlıktan yakınanlarınız olacaktır aranızda.
Bilin ki onlar, yalnız değildir. Çünkü yalnızlıktan yakınanlar, yalnızlığı
taşır yanında. Somut bir beden soyut bir yalnızlık hayaliyle sürekli konuşma
halindedir. Kayıp neslin dağdaki ataları bunu çok iyi bilirler. Bir Kızılderili
neden konuşmaz ki… Cevap, izi sürülmüş toprakların bin yıllık kokusunda.
Geçmişin yatak örtüsü geleceği boğuyor.
Merdiven boşluğunda geçmişin külleri ve bir kapıcı dairesi çok yakın
ona. Çıktığım kürsülerin faturasını elimde tutuyorum şimdi. Geleceğim
karantinaya alınmış ve haciz boynumdan nefesi üflüyor. Kaos kliniğinde münakaşa
olmaz. Bizim bir kaosa bir de kliniğe ihtiyacımız var. Muhataplarımın
anatomisini inceliyorum masada… İki organ arası derin vakalar. İki göz
arasından kaçırılan tuhaf ayrıntılar ve iki bacak arasında ip dokuyan
fahişeler. Raporumu yazıyorum ve fark ediyorum ki, düğüm atılmaya gelmişiz bu
dünyaya. Anestezi edilmiş bir ruh, bu dünyayı mahveder ama tokluk ameliyat
masasında kusmaya neden olur. Beynimde gastrit var ama kusamıyorum. Midem açlık
için bastırıyor. Yaşam ile ölüm arasında kalın bir boru var. Ölülerin eli
değmedikçe patlamayacak cinsten. Ata binip bir şarkının ritmik coşkusuyla
havalanmak, toprağa girmenin gizli antlaşması. Gök ve yer arasında mala vurmuş
bağımlıların ses yalıtımı var. Duvarın ardına itmiş kaderlerimizin ortak kümesi
ve hiçbiri birbiriyle kesişmeyecek cinsten. Bir şiir patlasak yıkılır duvarlar.
Sahi gerçekten böyle mi? Yoksa avuntu tezgahında ki çürük elma mı bu. Mevsimler haftalara sığmıyor ve ayların
bacakları bitap halde, tutamıyor bacaklar kelimelerin ağırlığını. Bir saç teli
düşüyor gözümün önüne ve bana çok yabancı. Yabancılaşma çözülemeyecek en zor
matematik denklemi. Evet anlamı sözlükte var ama bir bilinmeyenli denklemin
içinde saklı çözüm. Her çözüm bir bilinmeyene doğru yol alıyor. Her cevap yeni
soruları doğurdukça sussak mı acaba? Susmanın sesi çok gürültülü. Sessizlik en
ağır dozajlı ilaç. Yan etkisi olmayan, doğrudan etkili…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder